İstanbul Siyasetler Merkezi-Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Teşebbüsü, Karaköy Minerva Han’da gerçekleştirdiği, “Türkiye-Almanya İş Gücü Anlaşması’nın 61. Yılında Türkiye-Almanya-AB İlişkileri” bahisli panelde, eski Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff’u ağırladı.
Sabancı Üniversitesi açıklamasına göre, panele Wulff’un yanı sıra Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İPM Yöneticisi Prof. Dr. Fuat Keyman, 2018/19 Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı Özcan Keyifli ve İPM Araştırma ve Akademik İlgiler Koordinatörü Senem Aydın-Düzgit katıldı.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İPM Yöneticisi Prof. Dr. Fuat Keyman, hem Sabancı Üniversitesi hem de İstanbul Siyasetler Merkezi olarak 2010-2012 devri Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff’u ağırlamaktan büyük onur duyduklarını belirtti.
Keyman, “Kendisinin daha önce Hristiyan Demokrat Partisi’nin Lider Yardımcısı olarak Aşağı Saksonya eyaletinin Başbakanlığı tecrübesi vardı. Burada gerçekleştirdiği eğitim ıslahatı çok kıymetliydi. Tıpkı vakitte bugünkü finansal zorluklar içerisinde bütçe istikrarının sağlanması konusunda çok değerli rolü vardı. Almanya’nın en genç Cumhurbaşkanıydı. Bildiğiniz gibi, 2021 yılında Türkiye ile Almanya arasındaki iş gücü anlaşmasının 60. yılını kutlamıştık.” ifadelerini kullandı.
Özcan Mutlu’nun hazırladığı “Almanya Nasıl Vatan Oldu?” başlıklı kitabın, Almanya’ya giden 27 bireyle yapılan röportajları içerdiğine işaret eden Keyman, “Bu kitaptan yola çıkarak Sayın Wulff ile Türkiye-Almanya ve Avrupa Birliği ile ilişkileri üzerine kendi görüşlerini dinleyeceğiz. Biz de İstanbul Politikalar Merkezi olarak akademik alanda başta iklim değişikliği olmak üzere belirli konulardaki çalışmalarımızla Türkiye-Almanya arasında köprü olmak istiyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Her iki kültürün en iyi yanlarını bir bedende toplayabiliyorsunuz”
Etkinliğe ana konuşmacı olarak katılan Christian Wulff ise Alman Entegrasyon Vakfı İdare Kurulu’nda yer aldığını, burada 1.300 bursiyerleri olduğunu bildirdi.
Wulff, “Bursiyerlerimizin anne-babaları farklı farklı ülkelerden geliyor. Buranın büyük grubunu da Türk kökenli kişiler oluşturuyor. Yaptığımız son vakıf etkinliğinde ‘Arada kalma hali’ konulu bir konuşma dinlemiştik. Bu konuşmada mevcut kuşağın kendini nasıl arada hissettiği anlatılıyordu. Aslında bu çok geniş bir yelpaze ve bir avantaj. Her iki kültürün en iyi yanlarını bir bedende toplayabiliyorsunuz. Bu hem Alman hem Türk toplumuna çok büyük fayda sağlıyor.” ifadelerini kullandı.
Uğur Şahin’in başarısına da değinen Wulff, şunları kaydetti:
“Zamanında genç bir kişi olan Uğur Şahin’in babası Ford’a çalışmaya gitti. Onun oğlu ise matematiğe ilgi duydu, kütüphaneye gitti. Akabinde aşı araştırmalarına girişti ve Mainz kentinde BioNTech şirketinin mucizevi buluşuna imza attı. 1 yıl içerisinde aşı faaliyetlerinden ötürü 1 milyon avro vergi ödedi ve evvelden borçlu olan Mainz kentinin bütün borçlarını kapatmış oldu. Bu âlâ bir ‘aşı’ öyküsü. Hasret Türeci ve Uğur Şahin’in hikayesi Özcan Mutlu’nun kitabındaki birinci kıssa. Kitap Doğu Anadolu’dan göç etmiş kişiler ve çocukları arasında ne kadar büyük fark olduğunu da vurguluyor.
İş gücü göçü hala etraflıca incelenmedi, hala araştırılacak çok konu var. Özcan Mutlu’nun referans niteliğindeki bu kitabı bu mevzuyu çok düzgün anlatıyor. Dünyada Türkiye ve Almanya üzere sona sahip olmayıp bu kadar yakın olan iki ülke daha yok. Asıl yakın temas da 61 yıl evvel imzalanan bu iş gücü antlaşması sayesinde Almanya’ya göç eden kişiler sayesinde oldu. Bu kişilerin çocukları, torunları, torunlarının çocukları şu anda bakanlık, müsteşarlık, bilim insanı, medya gibi Alman toplumunun farklı seviyelerinde görevlerini icra ediyorlar.”
Wulff, sivil toplum konusunda atılacak her adımın Türkiye’nin gelişmesine, kalkınmasına ve AB ile olan münasebetlerine katkı sağlayacağını vurguladı.
“900 bin kişi kendi evlerinde oturuyor”
2018/19 Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı Özcan Keyifli da iki ülke ortasında insanların oluşturduğu kıssaların olduğunu belirterek, “Bugün Uğur Şahin, Özlem Türeci, Fatih Akın var. Fatih Akın, Almanya için tüm film ödüllerini aldı. İlk zamanlarda Berlin Film Festivalleri’nde arka taraflarda duruyordu. Yani genç, Türk film rejisörüydü. Kendisi Berlin Film Festivali’nde ödül aldıktan sonra Almanya’da büyüyen bir Türk değildi artık.” tabirlerini kullandı.
Mutlu, 2000’lerin başlarına kadar Almanya’daki Türklerin getirmiş oldukları dövizlerle Türkiye iktisadını hareketlendirdiğini aktararak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Diğer taraftan Almanya’ya baktığımızda Türk kökenli 90 bin işletmeci bulunuyor. Bu insanlar çok önemli istihdam yarattı. Burada olağanüstü bir ekonomiden söz ediyoruz. Peki Almanya neden vatanımız oldu? Elimizdeki istatistiklere baktığımız zaman 900 bin kişi kendi evlerinde oturuyor. Yani Almanya’da mülk edindiler. Neden bir insan farklı bir ülkede mülk edinir? Çünkü orada yaşamak istiyordur, orada kalacaktır ve kök salacaktır.”
“Almanya Nasıl Vatan Oldu?” isimli kitabına da değinen Keyifli, “Kitapta 27 hikaye yer alıyor. Bu hikayelerde aşçılardan televizyon spikerlerine, sporculardan bilim insanlarına değin isimler yer alıyor. Kitapta yazan hikayelerin birçoğunda ailenin komşusu, çocuğun elinden tutup, liseye gönderilmesi gerektiğini söyleyip, çocukların hayatında hayati bir dönüm noktasını oluşturmuşlardır. Bu başarılar ailelere dışarıdan, Almanlardan destek gelmezse olmazdı.” değerlendirmesinde bulundu.
